İSTANBUL’DA YAŞAMA SANATI
Haluk Dursun’un yazmış
olduğu İstanbul’da Yaşama Sanatı adlı eser, İstanbul’u zevkine tadına vararak
yaşamak isteyenlerin bir şaheseri niteliğinde hazırlanmış. Kitabın giriş
bölümünde de müellifin belirttiği gibi: “Bu çalışma Batılıların tabiriyle bir
şehirde yaşama sanatı, bizim eski tabirimizle, şehrin hususiyetini anlatan bir
“şehrengiz” özelliğindedir.”
Bu
şehrengiz kitabını okumak insana İstanbul’un cefasından fazla sefası olduğunu
bariz bir şekilde göstermekte. Ve şehre aşık olanların aşkını artırıp şehre
beddua okuyanların hüsn-i dualar etmesine vesile olmakta. Elimizde kalanı
sevmek korumak değerlendirmek zorundayız. Evet İstanbul’dan çok parçalar koptu
tarihe karıştı ama Haluk Hoca buna da güzellikle bakabilmeyi öğretmek
maksadıyla kitabının başlarına nasihatlerle beraber şu beyti eklemiş:
“Ele
geçmezse eğer sevdiğimiz
Çare
ne? Eldekini sevmeliyiz!”
Kitap İstanbul’daki Osmanlı yadigarlarıyla mahdud
tutulmamış, neticede bir tane İstanbulumuz var. Ve bu İstanbul’a tarih boyunca
birçok medeniyetler kurulmuş, birçok devletler hanedanlıklar hakim olmuş da en
nihayetinde asıl huzura, asıl refaha kavuştuğu Fatih’e yar olmuş. Bizans
eserlerinden de titizlikle bahsedilmekte şehrengiz kitabının satırlarında.
Bahar geldiğinde erguvan seyredilmeye nereye çıkılır, acıbadem nerede yenir,
gurub vaktinde İstanbul’un en güzel manzarası nereden seyredilir, bülbülleri
terennüm edebilmek için nereye gidilir, İstanbul’un hangi semtinin neleri
meşhurdur ve hangi lokantasında midelerimize ziyafet verebiliriz, bu kitapta bu
soruların çok daha fazlasına cevap bulabiliriz. İstanbul’un sigorta şirketinin
ismi olan Ya Hafız lafza-i celalinin nasıl da her yalıda her konakta ihtişamla
durduğunu, bu şekilde evin yangın, zelzele gibi afetlerden korunması için
Allah’ın yardımı ve muhafazasına niyaz edildiğini okuyoruz kitabın
satırlarında…
Kitabı şehrengiz eserlerinden ayıran bir husus da
“Meraklısına Notlar” başlığıyla yazıların en sonuna konulmuş bir çeşit ince
tariflerin yapıldığı bölüm olmuş. Bu bölümde mesela Anadolu Kavağı’na çıkacak
biri yol tarifi gibi “Yoros Kalesi’ne çıkarken yolun sağında Boğaziçi’nin en
güzel fıstıkçamlarından ikisi bulunmaktadır. (4.03 metre) Alternatif
fıstıkçamlarımız ise Kandilli sırtları, Sevda Tepesi, Vaniköyü Camii yanı ve
Beylerbeyi sırtlarındadır.”
Dünyanın en güzel su şehri İstanbul’da nerede hangi su
çıkardı bu sulardan tadanların ne gibi hatıraları vardı hepsi atlanılmadan
edebi ve akıcı bir şekilde bu satırlara işlenmiş. Ve galiba en çok yer ayırılan
bölümde “İstanbul’da Ağız Tadı” bölümü. Osmanlı’da Ramazan ile, Ramazan’da
kurulan dillere destan sofralarla başlayan ve okurken insanı hayret, hayranlık
ve hasrete düşmesini sağlayan satırların lezzeti sayfaları çevirdikçe artıyor…
Baharda Koyun Yoğurdu, Akidenin Sırrı, Lüfer Bayramı, Osmanlı’nın Çavuşüzümü ve
Çileği derken Haluk Dursun son noktayı Sultan 2.Abdülhamid’in Kayısı Politikası
başlıklı keyifli bir yazıyla nihayete erdiriyor.
Her İstanbullu’nun İstanbul’da yaşadıkça hayatına renk
katmak isteyen her insanın kütüphanesinde bulunması gereken bir eser. Bu kitap
bizlere bir şehirde nasıl yaşanılır, o şehrin lezzetine nasıl erilir ve o şehir
nasıl olur da ömrümüze ömür katar bunu çok güzel bir üslupla yansıtmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder