5 Mart 2015 Perşembe

              ÜSKÜDAR YEŞİL DİREKLİ HAMAM   (BİTMEMİŞ BİR YAZI)

 Üsküdar şehr-i azizinde bir hamam vardır ki dillere destan olmuş, adına destanlar yazılmıştır. Hakimiyet-i Milliye caddesi’nde bulunan bu hamam birçok isim ile hatırlanılırdı. Bu isimleri hatırlamak gerekirse şunları sıralayabiliriz; Yeşil direkli hamam, Valide Sultan Hamamı, Çarşı Hamamı, Atik Valide Sultan Hamamı, Büyük Hamam. Ancak Yeni Valide Camii’nin nakış gibi işlemeli sebilinin önünde durup az ilerde nazenin vaziyette duran hamamı ismiyle sorsanız korkarım ki kimse gösteremeyecek ve burada hamam yok ki diyecektir. Çünkü 1962 yılından beri herkes burayı çarşı olarak görmüş, girip alışveriş yapmış ve çıkmıştır. Halbuki bu güzelim bina vaktiyle Koca Mimar Sinan’ımıza Atik Valide Camii’ne vakıf geliri olması için hamam olarak yaptırtılmıştı. Bu binanın başına neler gelmedi ki. İbrahim Hakkı Konyalı Üsküdar Tarihi’nde bu hamam hakkında müşahedelerini şöyle yazmış: “Renkli sütunlarıyla, muhteşem kurnalarıyla, som mermerden döşemeleriyle, aydınlığı ve temizliğiyle meşhur olan bu pırlanta ecdad yadigarı, bir ara köpeklere yuva, baykuşlara tünek olmuştu. Sahipleri kör kazmaya yapışmışlari kaymak gibi mermer döşemelerini birkaç bin liraya satmışlardı. Her birisi özel işçilikleri ile ayrı ayrı değer taşıyan kurnaları da hoyratça sökülerek yağma ettirilmiştir. Ben burasını ahır, abdesthane, ve esrarkeş barınağı olduğunu gözlerimle gördüm.” Şimdi bu iç bayıltan sahnelerden hamamın bina edilişine dönelim. 1583 senesinde 2.Selim’in hanımı Nurbanu Sultan yaptırdığı Atik Valide Camii’nin yanındaki hamam ve Çemberlitaş’ta şimdi traşlanmış vaziyette bulunan çifte hamamlara bir yenisini daha ekleyerek Üsküdar merkezine çifte hamam inşa ettirmiştir. Evliya Çelebi bu hamamı şöyle işlemiştir seyahatnamasine: “Çarşı Hamamı: Gayet ferahlatıcı, güzel havalı ve iyi yapılı bir hamamdır. Güzel hoş ve temiz tellakları, nil renkli peştemalları vardır.”
Bu çifte hamam Mimar Sinan’ın Manisa Hafsa Sultan Hamamı’ndan sonra en aydınlık hamamlarından birisidir.
Hamam 1917 yılında kapatılmış, sonra alan şahıslar hamamı resmen parça parça edip satmışlar.  Tütüncü devralmış daha sonrasında 1929’da Gümülcineli Mehmed Bozkurt satın almış. Hamamın bitişiğine inşa edilen binaları yıktırıp yerlerine dükkanlar yaptırmış ve marangoz ile tamirciye kiraya vermiş. Neticede yaşanan gelişmelerle Mehmed Bozkurt Bey hamamı 1962 senesinde restore ettirmiş Mimar Sinan Çarşısı diye ticarete açmıştır.

Kaç tane hamam için destan yazmıştır ki şairler? Kaç hamamın güzelliği, temizliği, billur suyu dillerde destan oluşturmuştur? Tarihi bilgilerini aktarmış olduğum hamam üzerine Aşık Veysel’in uzunca bir destanı mevcut. Evet şaşkınlığınızı hissediyorum. Bu destanı mahlasıyla, Sivas imgeleriyle ilk okuduğumda bende gözlerime inanamamış ve neredeyse Sivas’tan hiç dışarı çıkmamış, gözleri âmâ olan bir halk ozanı nasıl olurda hiç gelmediği, hiç görmediği Üsküdar’daki Mimar Sinan Hamam’ına koskoca destan yazabilir. Bu ozanın muhayyilesi ne kadar da kuvvetli imiş der iken, bir şairin muhayyilesi ne kadar kuvvetli de olsa böyle bir durumun mümkün olamayacağı hususunda tereddütlerim iyice arttı. İnternetten arattığımda Nurettin Albayrak’ın İslam Ansiklopedisi’ndeki Halk Edebiyatı’nda İstanbul (c.23, s:291) maddesindeki “19 yüzyılda yaşamış Aşık Veysel adında bir halk şairinin yirmi dörtlükten oluşan Üsküdar Büyük Hamam Destanı o günlerde şehir hayatında önemli bir yeri olan hamamların yapısı, burada çalışanlar ve bu yerlerle ilgili geleneklerin anlatıldığı önemli belgelerdir.” Bu tek cümlesi beni bu çıkmazdan kurtardı. Ama yine de 20.yy Aşık Veysel’i ile 19. Yy Aşık Veysel’i arasında o kadar çok benzerlikler var ki.


Şehr-i Üsküdar’da çarşı içinde
Misli yoktur ne Acem’de ne Çin’de
Büyük Hamam diye meşhur-u alem
Yeni tamir gördü hele geçende

Binası metindir çifte hamamdır
Esbab-e sevk-ü sefa hem tamamdır
Her gün nice bey paşa âyân gelir
Bazısı da esnaf ile avamdır

Şah-ı rah üzre kapısı anın
Bir âli kubbesi var camekanın
Zemini ak mermer, ortası havuz
Etrafı gülistandır şadırvanın

Avamın havassın ayrılmış yeri
Hasır üstü kilim döşeli biri
Ayan-ü eşrafa serilmiş şilte
Hamamda adettir kadimden beri

Misk gibi gül kokar havlu peştamal
Kahveci Arif bir taze gülcemal
Yanaşmalar dahi gayet hobru
Natırlar naziktir, sahibi kemal

Buyur gel efendim başımın tacı
Bu kebir hamamda canın ilacı
İbrişim kiseler Misk sabunları
Sizler için getirmiştir hamamcı

On nefer dellâkı şahbaz civandır
Hem ikisi anın taze fidandır
Biri şehr-i Üsküdar’ın gülüdür
Sivas’larının şöhreti Ergüvandır

Dellâklar karşılar selam temenna
Soğukluk müferrih gayet rûşenâ
Anda bir de küçük halveti vardır
Cümle taze civanlara aşina

Anda ister isen gece yat uyu
Seyreyle uzanmış bir selvi boyu
Sanma hali vahşet üzeredir ahû
Kuzu misalidir hepsinin huyu

Göbek taşı bir pak mermerden alan
İçeri girince gel bir yol uzan
Kıl temaşa güzellerin reftarın
Gör nasıl olurmuş serv-i hiraman

Üç sofası vardır dört adet halvet
Her birinde ayrı ayrı letafet
Mücerrebdir suyundaki şifası
Tatlı olur kurna başı muhabbet

Sivas’lı Ergüvan Ahmed’dir biri
Şehr-i gül Hasan’dır öbür dilberi
Şimşir na’lin üzre reftar iderek
Hizmetine gelir birinden biri

İkiz midir yaşıt mıdır bilemem
On beşerden yukarıdır diyemem
İşve, cilve, hem edeble nezaket
Mislin bir hamamda bulamaz âdem

Koltuğunda lenger sabun ile lif
Gelir hizmete o dellâk-ı latif
Elpençe karşısında divan durarak
Sanırsın çekilmiş nurdan bir elif

Atup pay-i billurundan nalinin
El öper evvela şuh-u nazenin
İbrişim kisveyi alup destine
Nazikane ovar çıkarır kirin

Temaşa kıl cümbüşünü kâkülün
Şebnem misal ter danesin ol gülün
Kasem size el ayakta parmaklar
Eşi birer koçan pembe sünbülün

Heman bütün ihvanımız buyura
Nevcivan uşaklar selam dura
Üsküdar’da büyük hamam efendim
Böyle bir hamam-ı dilküşa bura

Üç kuruşa efendim bunca safalar
Ama gönül çeker yük yük cefalar
Mürüvvet yoktur endaze arşın
Selsebil olsun bahşiş-i musaffalar

Aşık Veysel yazdı size destanı
Görüp aklın verip nice bütanı
Bura hamam değil periler kanı
Üsküdar şehrinin hem gülistanı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder