HÜVE'L BAKİ KİTAP NOTLARI
Kitap İsmi : HÜVE’L BAKİ, İstanbul’da Osmanlı
Mezarlıkları ve Mezar Taşları
Kitap İsmi : HÜVE’L BAKİ,
Yazarı: Hans-Peter Laqueur
Yayınevi: Tarih vakfı yurt
yayınları
Basım yılı: Ocak 2014
-
Osmanlı’da Mezartaşlarında antropomorf simgelere
bir örnek olarak “1865’te ölen ve Rumelihisarı Aşiyan Mezarlığı’na gömülen Faik
Bey’in mezar taşının üst bölümü kaybolmuştur.. Bu mezar taşı özellikle dikkat çekicidir, çünkü
yazıların yer aldığı oval bölümün üzerinde apoletleriyle nişanıyla sırmalarıyla
üniformalı bir gövde tasvir edilmektedir.”
(s.5)
-
“İstanbul’un en büyük, en çok anlatılan ve resmi
yapılan mezarlığı Üsküdar’daki Karacaahmet mezarlığıdır.” (s.9)
-
“Karacaahmet mezarlığının 8. Adasında 3
şeyhülislam ve aralarında Nedim’in de olduğu şairlerin mezarları vardır.”
(s.12)
-
“8 sadrazamın mezarı Karacaahmet’te
bulunmaktadır. İstanbul’da yatan 97 şeyhülislamdan 13’ünün mezarı
Karacaahmet’tedir. “(s.14)
-
“Hasköy’deki
mezarlıktan sonra Kuzguncuk sırtlarında İcadiye’de bulunan mezarlık
İstanbul’un ikinci büyük mezarlığıdır. Mezarlığın tarihçesi 16. Yüzyıla kadar
uzanır.” (s.17)
-
“Osmanlı mezarlarında en çok kullanılan malzeme
Marmara adası mermeridir.” (s.18)
-
Topkapı’daki mezarlıkta 1807 Kabakçı ayaklanması
sırasında öldürülen Kethüda Yusuf Ağa ailesi ve hizmetkarlarına ait yaklaşık 35
mezar taşı bulunmaktadır. Bu mezar taşlarındaki tam ve düzenli bilgiler, bir
Osmanlı ailesinin yaklaşık yüz yıllık tarihçesini izlememize olanak
vermektedir.” (s.23)
-
“Türkçülük akımının öncülerinden Yusuf Akçura’nın
(1876-1935) mezar taşı, Volga nehri kıyısındaki Kazan kentinde bulunan Suyum
Bike minaresinin (camisinin) küçültülmüş bir maketidir.” (Edirnekapı
şehitliğinde kabri.) (s.24)
-
“Eyüp’te Tecvidi Karabaş türbesinin yanındaki
mezarların bazılarının mezar taşları alışılmadık biçimleri bakımından oldukça
ilginçtir. Nispeten daha küçük ve yuvarlak olan bu mezar taşlarının (azami 1.m
yüksekliğinde) üzerinde yalnızca İslamın şartları yazılıyken, birinin üzerinde
gömülü olan kişinin adı yani Abdullah Çelebi yazılmıştır.” (s.34)
-
Saçlı Abdülkadir Efendi mescidi’nin güney ve
batı yanında çoğunlukla Rufai mezarları vardır. Mescide ait bir tekkede
mevcuttur. Buradaki mezarlığın kuzeyindeki bazı mezar taşları, olasılıkla
İstanbul’daki en büyük mezar taşları olduklarından dikkat çekicidir. Sütun
biçimindeki bu taşların çapı 50 cm’yi boyları da 2,5 metreyi bulmaktadır. Bu
beş sütunun üçünün üzerinde yazı yoktur, yalnızca birinin üzerinde 1034
(1624/1625) tarihi bulunmaktadır.
-
Osmanlı-Türk kültüründe böylesine aşırı
boyutlarda anıt mezarlar azdır. Burada sözü edilen mezar taşlarının boyutları
muhtemelen Bosna’daki bazı mezar taşları aşmaktadır: Jakir’deki mezarlıkta 1213
(1789-99) yılında ölen Ömer Ağa Basiç için kare biçiminde yaptırılan mezar
taşının toplam yüksekliği 4,35 metre, eni de 0,96 metredir. Kendi başında boyu
2 metreyi bulan kavuk, altında sekiz kişinin aynı anda yağmurdan korunabileceği
şekilde taşın ana gövdesinden 25 cm dışarıya taşmaktadır.
-
“Yahya Efendi Türbesi’nin hemen yanındaki
Şehzade ve Kadınlar Türbesi’ne 1901 ile 1969 yılları arasında Osmanlı
sülalesinden 18 kişi gömülmüştür. Bunlar, Sultan Abdülmecid’in iki karısı,
2.Abdülhamid’in altı karısı, Abdülmecid’in iki oğluyla 5.Murad’ın bir oğlu,
2.Abdülhamid’in iki kızı, Abdülmecid’in 5.Murad’ın ve 2.Abdülhamid’in birer
torunudur.”(s.50)
-
Yahya Efendi’nin gömülü olduğu türbede
Kanuni’nin kızı Tasasız Raziye sultan da medfundur. (s.50)
-
Yahya Efendi türbesi etrafı için “Mehmed Raif
burada gömülü bazı ünlüleri şöyle sıralar: sadrazam Güzelce Ali Paşa, Hüseyin
Paşa, Şair Yusuf Sinan Raki, Kaptan-ı Derya Hüsam Beyzade Ali Paşa.” (s.50)
-
“Çırağan sarayı’na bitişik bir arazide sarayın
1935’te sınırlarının genişletilmesine değin Beşiktaş Mevlevihanesi
bulunmaktaydı. Sarayın bahçesinde kalan bu mevlevihanenin mezarlığındaki 17-19. Yüzyıllara ait 29 Mevlevi mezar taşı
1987’de Galata Mevlevihanesindeki mezarlığa nakledilmiştir.” (s.51)
-
“Sahray-ı Cedit mezarlığı Osmanlı üst
kademesinin gömüldüğü bir mezarlıktı, bu işlevi Cumhuriyet kurulduktan sonrada
devam etmiştir. Orhan Bayrak 1910- ile 1971 arasında buraya gömülen 9 Osmanlı
nazırının adlarını vermektedir.” (s.60)
-
1924’te ölen hariciye nazırı Mustafa Reşid
Paşa’nın mezar taşı latin harfleriyle yazılı olarak merdivenköy mezarlığında
Şah kulu sultan dergahındadır. (s.60)
-
“19. Yüzyılın son otuz yılından bu yana
hazirelere bazı istisnalar dışında ölü gömülmemektedir.. bakanlar kurulu
onayını gerektiren istisnalar, ancak Divanyolu caddesindeki Köprülü aile
mezarlığı örneğinde olduğu gibi geleneksel bir aile mezarlığının kullanımı
halinde yapılmaktadır. 1868 yılı şubat
ayında çıkarılan bir yasa gereğince kent içindeki –Eyüp hariç- cami ve kilise
hazirelerine defin yapılması yasaklanmıştır.” (s.64)
-
“Sultan Selim külliyesinin avlusunda 1. Selim,
Kanuni’nin annesi ve bir de yine Kanuni’nin çocukları için üç türbe yapılmıştı.
Bunların yanına ek olarak 1861’de Sultan
Abdülmecid için bir türbe daha yapılmıştır.” (s.67)
-
19. Yüzyıla kadar selatin camilerinde hemen
hemen hiç mezar bulunmamaktaydı.
Süleymaniye camiinde hiç mezar bulunmadığını eski resimlere dayanarak
daha kesin bir şekilde söyleyebiliriz. Söz konusu Fatih Bayezıd ve Süleymaniye
camilerinin şuan mezarlık olan alanlarının boş olduğunu bize mezar taşları da
haber vermektedir. (s.67)
-
“Ayasofya kentin en eski camisi sayılmaktadır.
Bu camiin avlusunda beş Osmanlı padişahının yanı sıra ailelerinden de birçok
kişinin türbesi vardır. 1574 yılında ölen 2.Selim, 2.Selim’in 1595’te ölen
halefi 3. Murad, onun da 1603’te ölen halefi 3. Mehmed . bunların dışında
1618’de ölen 1. Mustafa ile 1648’te ölen İbrahim de Ayasofya’nın eski
vaftizhanesinde gömülüdür.” (s.67)
-
“Altı yüz yıllık Osmanlı tarihi boyunca
sadrazamlar ortalama 2,05 yıl ara ile değişmişken, 1850 ile 1922 yılları
arasındaki 72 yılda bu makan 78 kere el değiştirmiş, görev süresi ortalama 0,92
yıla düşmüştür.” (s72)
-
“Ölüleri yakma Protestanlıkta 19. Yüzyılda,
Katolik kilisesinde de 1964’te kabul edilmiştir. Yahudiliğin Ortodoks-tutucu
çevrelerinde kabul görmeyen ölü yakma, daha ılımlı kanadında kabul görmekte,
Müslümanlıkta ise bütünüyle reddedilmektedir.” (s.73)
-
“İlk modern mezarlıklar Avrupa tarafından
Hindistan’da kurulmuştur.” (s.78)
-
… “Dönemin seyyahlarının yazdıkları da bunu
doğrulamaktadır. Örneğin Charles White taşların işlenmesi konusunda şöyle der:
….Bu meslekte çalışanların asıl uğraşı, çok
fazla talep edilen mezar taşlarını yapmaktır. (…) Kentteki ve mezarlıkların
yanındaki mermercilerin elinde bir sürü her yaşa uygun mezar taşı bulunuyor,
sanatkarane mezar taşları ancak ısmarlama yapılıyor. Mezar taşına ne
yazdıracağını bilemeyen müşteriler için mermercilerin elinde, defterler dolusu
mezar taşı yazısı örneği var.” (s.127)
-
Hurma ağacının yaşamın ve ölümsüzlüğün sembolü
olarak resmedilmiştir. Bol meyve taşıyan dalları bereketi, üremeyi, her zaman
yeşil kalan selvi ağacı da kalıcılığı simgeler. (s.131)
-
Narda üreme sembolü olarak kullanılan bitki
motiflerindendir. (s.131 )
-
… “İstanbul’da tek olan kavuklu bir kadın mezar
taşına değinilecektir. Üsküdar Şemsi Paşa Caddesi’ndeki mezarlıkta bulunan 1620
tarihli bu mezar, Mehmed Bey’in kızı Mihana’ya aittir.” (s.160)
MART/ 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder