15 Kasım 2014 Cumartesi

ESAD ERBİLİ HAZRETLERİ

ESAD ERBİLİ HAZRETLERİ’NİN KABRİ (K.S)
İzmir bağrında gizlice büyük bir Allah dostunu barındırmaktadır. Bu Allah dostunu ziyaret etmeyi planlarımıza koyduktan sonra sabah erkenden yola çıkıyoruz. İzmir’de metronun uzak yerlere kadar gitmesi bizim gibi arabası olmayanlar için güzel bir imkan. İstikametimiz Menemen… Cumhuriyetin kurucusunun haritadan silin emrini verdiği güzel beldeye, Muhammed Esad Erbili hazretlerini ziyarete gİdiyoruz… İzban adlı metro ile Menemen’de iniyoruz. İlk defa geldiğimiz için hazretin kabrinin tam olarak nerede olduğunu bilemiyoruz. Birçok kişiye sormamıza rağmen hiç kimseden tatmin edici bir cevap alamadık. Hatta sorduğumuz çiftlerden biri aa Esad Erbili burada mı imiş biz burda oturuyoruz ama bilmiyorduk gibi bir tepki verdi. Evet, yıllarca unutturulmuş bir isim Esad Ebili (k.s). Tevafuken o bölgenin muhtarına rast geldik ve nihayet yolu bize o tarif etti. Sağımızda ve solumuzda askeriyenin bulunduğu bir sokakta ilerliyoruz. İleride bir tabela görüyoruz. Tabelada Kubilay Anıtı yazıyor.  Menemen, Kubilay ismi ve askeriye kelimeleri birleşince zihnimde aniden Üstad Necip Fazıl’ın Son Devrin Din Mazlumları eserinde anlattığı sahneler canlanıyor…(s: 129-145) Sükunet ve tefekkür ile yürümeye devam ediyoruz. Ve evlerin ortasında kaybolmuş küçük bir camii… Safa Camii…
                Bizler bu camii, Esad Efendi hazretlerinin kabrini böyle bulabildik. Peki seneler öncesinde burayı, halifesi bir Allah dostu Mahmud Sami Ramazanoğlu hazretleri hemde daha o zamanlar Şeyh’in kabrine dair hiçbir alamet olmadan nasıl bulmuşlardı?
 İzmir’de ikamet eden Doktor Dursun Bey (Sami Ramazanoğlu hazretlerinin İzmir halifesidir.) şöyle anlatırlar: Sami Efendi bir gün İzmir’i teşrif buyurdular. Ve bize haydi Menemen’e gidelim, Esad Efendi’nin kabrini bulalım dediler. Arabayla Menemen’e gittik bir müddet gezdikten sonra bir yerde durduk ve arabadan indik. Kendileri biraz ilerledi ve uzun süre dua ettikten sonra İşte Esad Efendi’nin kabri şurası, 29 halifesi de şurada medfundur dedi. Bu arsayı satın alın ve buraya cami yaptırın diye emir buyurdular. Arsa satın alındı ve dedikleri yere şu anki Safa Camii yaptırıldı. (Muhammed Esad Erbili, Hayatı,Eserleri ve Tasavvufi Felsefesi, Vahid Göktaş, s.69)
Birde gül kokulu tarifi Kayseri’den kalkıp Menemen’e Esad Erbili hazretlerini ziyarete gelen bir zatın rivayetini dinleyelim:
Kabri sormak için münasip birini ararken gözümün kestiği zata ben Esad Efendi’nin kabrini ziyaret etmek istiyorum. Nerede olduğunu biliyor musun? der. O zat: Aman sus. Sesini çıkarma, ben onu sana gizlice tarif edeyim der. Ve bir müddet sonra, kabri soran zatı alır, ikiye ayrılmış dağın eteğine götürür. Şu yukardan gelen derenin ikiye ayrıldığı yerde dur. Sağını solunu gözet. Mutlaka burnuna güzel bir koku gelecek. Bu güzel kokunun kaynağına dikkat et. Bilesin ki, aradığın mezar o kaynaktır, diye tarif eder. Kayserili ziyaretçi zatın itirafı şu şekildedir: O tarif edilen yere vardığımda, ilahi bir manevi gül kokusu etrafı sarmıştı ki, kokunun kaynağına gelip durdum. Gördüm ki hakikaten kabre benzer bir şey var. Kabrin başında kabir adabına riayet ederek gerekeni yaptım ve murakabeye daldım. Esad Efendi’nin ruhu ile ruhum manevi bir şekilde buluştu. (Abdullah Şahin, Muhammed Esad-ı Erbilî’nin Hayatı Hakkında Bir Araştırma, s.23)
 Mezarıyla ilgili,  Esad Efendi hazretleri Divan’ında şu beyitleri yazmıştır.
Ayandır hâlet-i ruhum dü çeşm-i eşk bârımdan,
 Beyandır hasret ü hüznüm enî -ü âh u zarımdan
 Bakâ-yı nefs-i hod-gâm ile zevk almam nigârımdan
 “Fenâ bulup hayât alam şu dem ki işk-ı yârimden
  Muhabbet isteyen gelsün haber sorsun mezarımdan.”
İlk gördüğümüzde bizi manevi havası ile sâfâyab eden bu güzel caminin kapısını bir pir-i fani açıyor. İrfan kahraman amca caminin açılmış olduğu 1963 senesinden beri burada imamlık vazifesini ifa ediyormuş. Camii bahçesinde birçok kedinin bulunduğunu görünce Esad Efendi’nin halifesinin halifesi Musa Topbaş Efendi hazretlerinin Sultantepe’deki köşkünde bulunan meşhur kedilerini hatırlıyoruz... İrfan amcaya Esad Erbili’yi ziyarete geldiğimizi söyleyince kısık bir sesle, caminin içine girin oradaki kütüphane odasında cevabını alıyoruz. Camiin ruhani atmosferi bedenimizi sararken önce birbirimize sonra da karşımızda duran odaya bakakalıyoruz… Parmaklıklarla kaplı bir pencere, yere serilmiş bir halı, halının üzerinde yeşil örtüsü ile bir masa, masanın üzerinde çiçekler… İşte meşhur Muhammed Esad Erbili hazretlerinin kabri burası… Ne bir mezar taşı var ne de herhangi bir ibare…  Daha üç dört sene evveline kadar bu odanın sırrına vakıf olan çok az sayıda insan varmış.
Peki neden meşihat reisliği vazifesinde bulunmuş, birçok eser sahibi, binlerce müridi ve balkanlarda anadoluda onlarca halifesi bulunan bir mürşid-i kamil, alim Allah dostunun bir mezar taşı bile yok. Niçin kabri saklanmaktadır? Kısaca anlatmak gerekirse, tarihimize Menemen hadisesi olarak geçen vaka cumhuriyetin en karanlık bırakılmış, en meşum olaylarından biridir. 1930 senesinin aralık ayı içerisinde İzmir’in Menemen ilçesinde birkaç esrarkeş ve sarhoş vazifesi başındaki Asteğmen Kubilay’ı öldürüp başını gövdesinden ayırıyorlar. Tüm bunların neticesinde mahkemeler kuruluyor ve olayın failleri Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde aranıyorlar. İstanbul’da ise Erenköy’de evine çekilmiş her gün müridlerini kabul eden ve yüz binlerce müridi olduğu söylenen Kelami Dergahı postnişini Muhammed Esad Erbili (k.s) ve oğlu Muhammed Ali Efendi’yi olayın faili olarak tutuklayıp Menemen’e getiriyorlar. Mahkeme ise Esad Efendi’ye yaşlılığı sebebiyle müebbet hapis, oğlu Ali Efendi için ise idam kararı veriyor. Doksanına yaklaşan yaşı ile zaten rahatsız olan Şeyh Esad Efendi’nin yemeklerine zehir katılarak rahatsızlığı iyice artırılmış ve damardan yapılan bir iğne ile 84 yaşında hayatına son verilmiş yani idam edilmiştir. Hemen alelacele bir gece vakti Esad Efendi hazretleri, ailesine haber verilmeden yıkanmadan, cenaze namazı kılınmadan gizlice defnedilmiştir. Şehidlerin yıkanmasına gerek yoktur elbet, cenaze namazını da şüphesiz melekler kılmışlardır…


                                                                                            ÖMER FARUK DELİKTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder