İZMİR’İN FATİHİ EMİR
SULTAN
İzmir, tarih boyunca çeşitli dinlerden insanların yaşadığı
bir şehir olma vasfını hep muhafaza etmiştir. Gavur izmir tabirine hep
aşinayızdır da bu şehir gerçekten ‘gavur’ların elinde iken buraları kim
fethetti ve müslümanlaştırdı diye düşünmeyiz. Bu yazıda maalesef hiç bilinmeyen
ve ehemmiyeti kavranamamış, unutulmuş bir fatihten bahsedeceğim. Ben de böyle
birinin varlığından İzmir’in sokaklarını bilmeden rastgele arşınlarken
tevafuken haberdar oldum. Emir Sultan beni türbesine çağırdığı gibi hayatının
bilinen noktalarını merakla incelemem için de ilham kaynağı oldu.
Efendim, malumunuz Bursa’mızda
Emir Sultan Hazretleri vardır. Yıldırım
Bayezıd, Çelebi Mehmed ve Sultan 2.Murad’a kılıç kuşandıran Emir Sultan. Sultan
Murad ile İstanbul’un fethine 500 dervişini de alarak iştirak eden Bursalı Emir
Sultan. Neden mi Bursalı tabirini kullanıyorum. Çünkü Emir Sultan Hazretleri
bir tane değildir. Hem madden hem de manen bir de İzmir fatihi Emir Sultan
hazretleri vardır.
İzmir’deki Türk Mührü
Mükerremeddin Emir Sultan Hazretleri bir alperendir. Aynı
zamanda Peygamber Efendimiz’in torunu ve ordu kumandanıdır. Bursa’da kabri
bulunan meşhur Emir Sultan hazretlerinden 300 yıl evvel yaşamış olan
Mükerremeddin Emir Sultan İzmir Konak’ta medfundur. Emir sultan lakabını alış
hikayesi ise çeşitli rivayetler bulunmakla birlikte bir hayli ilginçtir.
Aydınoğulları Beyliği zamanında İzmir’de bir Allah dostu vefat eder. ( Yaygın
olan rivayete göre bu kişi büyük alim İmam Birgivi hazretleridir. Fakat
Mükerremeddin hazretleri ile İmam Birgivi’nin yaşadığı zamanlar arasında
yaklaşık bir asır vardır.) Aydınoğulları Beyi Gazi Umur Bey, İzmir bir uç
beylik olduğundan ve beyliğin merkezi İzmir’in Ödemiş ilçesinin Birgi kasabası
olması hasebiyle herhangi bir düşman tehlikesine karşın İzmir’de vefat eden bu
Allah dostunun kabrinin Birgi’ye getirilmesini ister. Tabi böyle mukaddes bir
vazifeyi ancak senin gibi ulu bir zat yapmalıdır diyerek görevi ordusunun
kumandanı ve Allah’ın veli kulu Seyyid Mükerremeddin Efendi Hazretleri’ne tevdi
eder. Hazret hemen yanına askerlerden bir bölük alıp cenazeyi yıkayıp
kefenlerler. Ve tabut omuzlar üzerinde yola çıkarılır. Şimdi ki Gaziemir
denilen mevkie gelindiğinde namazın vakti çıkmaya yaklaşmıştır. Mükerremeddin
hazretleri ve askerleri etrafa bakınırlar fakat bir türlü su bulamazlar. Vakitte
daralmaktadır. Hemen eller açılır ve ‘Ya Rabbi bir yerlerde su var ama biz
bulmaktan aciziz bize yol göster’ diye niyaz edilir. Allah, dostlarının dualarına
icabet eder… Ve tabuttan Allah dostu, elini dışarı çıkartarak Mükerremeddin
hazretlerine ‘Kaz Ya Emir’ diyerek bulundukları yerin altını gösterir. Ve hemen
o bölge kazıldığında yerden adeta fışkırırcasına su çıkar. O günden sonra
Mükerremeddin Hazretlerine Emir Sultan denilmeye başlanmıştır. Ve o bölge de
Kaz Ya Emir hitabına binaen bugünkü Gazi Emir ismine dönüşerek böyle
anılagelmiştir. Oradan çıkan su halen bütün coşkunluğuyla akmaktadır.
EMİR
SULTAN İÇİN KURULAN TEKKE
Gazi Umur Bey Emir Sultan hazretleri hayatta iken kendilerine
bir zaviye kurmuştur. Burası hem bir irşad merkezi hem de alperenlerin,
dervişlerin buluşma mekanı olmuştur. Asırlarca yanacak olan kandilin fitili
böylece ateşlenmiştir.
Emir
Sultan’ın türbesinin tarihi ile ilgili en eski belge ise 1333 yılında Tunuslu
Müslüman seyyah İbn Batuta tarafından Anadolu’ya yapmış olduğu seyahatinin
ardından ‘İzmir Şehri Gazi Umur Bey ve Manisa’ya yöneliş’ başlığı altında
seyahatnamesinde aktardıklarıdır. Şöyledir ki:
“Deniz
kenarında kurulmuş İzmir şehrinin büyük bir kısmı haraptır Kalesi üst tarafta
bir tepededir. İzmir de Ahmediyye (Rufai) tarikatı şeylerinden dindar ve kamil
bir insan olan Şeyh Yakup efendinin zaviyesinde konakladık. Tekke dışında ise
gezgin dervişlerden yüz kadarı ile beraber dolaşan meşhur Ahlatlızade ve Şeyh
İzzettin-i Rufai konaklamışlardı şehrin valisi onlar için çadırlar kurdurdu.
Emir Sultan Dergahı’nın Şeyhi Yakup Efendi de onlar için bir ziyafet tertip
etti Ben de bu ziyafet şölenin de hazır bulundum beraber yedim. (İbn
Batuta Seyahatnamesi cild.1 sayfa,425)”
Emir Sultan Dergah’ı ile ilgili bir diğer kayıt ise meşhur seyyahımız Evliya Çelebi tarafından 1671’de İzmir’e yaptığı gezi sonrası yazdıklarıdır:
“Evvela yukarı kale altında kabr-i Hacı Yusuf Baba Ve Bayezıd Baba ve Cüneyt Bey Seyyid Mükerremeddin Sultan ve nice zaviyeler var amma ziyaret ettiğimiz bunlardır”…
Burada bahsi geçen Yusuf Baba ise Kadife kale itfaiye kulesinin yanında bulunan ama ortadan kaldırılmış olan tekke ve türbede medfun idi. Bir rivayete göre de Seyyid Mükerremeddin Efendi’nin oğludur...
Emir Sultan Dergah’ı ile ilgili bir diğer kayıt ise meşhur seyyahımız Evliya Çelebi tarafından 1671’de İzmir’e yaptığı gezi sonrası yazdıklarıdır:
“Evvela yukarı kale altında kabr-i Hacı Yusuf Baba Ve Bayezıd Baba ve Cüneyt Bey Seyyid Mükerremeddin Sultan ve nice zaviyeler var amma ziyaret ettiğimiz bunlardır”…
Burada bahsi geçen Yusuf Baba ise Kadife kale itfaiye kulesinin yanında bulunan ama ortadan kaldırılmış olan tekke ve türbede medfun idi. Bir rivayete göre de Seyyid Mükerremeddin Efendi’nin oğludur...
Ecdadımızdan
kalan bu topraklarda ki tapu senedlerimizden biri olan mezarlıklarımıza iyi
bakıp muhafaza edebilmiş olan bir şehrimiz yoktur. Üzülerek söylemek istiyorum
ki bu tarih tahribatının belki de en büyüklerinden biri İzmir’de yaşanmış
birçok mezarlık yok edilmiştir. Bu
mezarlıklardan biriside 600 yıl boyunca tekke vazifesi görmüş olan Emir Sultan
Tekkesi mezarlığıdır. Bahçede bulunan mezar taşlarının kimi yerlerde duruyor
kimisi üst üste yığma edilmiş. Buradaki mezar taşları birer sanat harikası… Birçok farklı tarikattan şeyh efendilerin
mezar taşları burada mevcuttur. Ve adeta seyyidler mezarlığıdır burası…
Külliyenin asıl
yapısında, tek bir bahçede Şeyh Camii, semahane, misafirhane aşhane, türbe,
mezarlık, hamam vardır. Fakat tüm bu külliyenin ayrılmaz parçalarına rağmen
görmezden gelinerek camii, tekke ve türbeden ayrılarak ortalarında ki mezarların
üzerinden yol geçirilmiştir. ‘Tekke’nin kuzeydoğusunda yer alan Yıldırım Kemal
İlköğretim Okulu da bu tekkenin mezarlığının parsellerinden birinin üzerine
yapılmıştır. Yapım tarihine baktığımızda 1927 tarihini görmekteyiz.’ Yani
cumhuriyetin yıkıcılığının had safhalarda olduğu yıllar… (Naci Gündem, Günler Boyunca Hatıralar, s.113) Halbuki buraya
gelirken göreceğiniz Agora antik kenti çok güzel muhafaza ediliyor. Ve oradaki
tek taşı çıkartmak, sergileyebilmek için ne kadar zahmet gösteriliyor… Çok
değil Roma kalıntısı ile İzmir’in Fatihinin türbesi, tekkesi ve orada bulunan
hazire arasında sadece on dakika yürüme mesafesi var.
Tekkenin camii vazifesini gören Şeyh Camii haziresinde Aziz
Mahmud Efendi hazretlerinin İzmir’e gönderdiği halifesi Mustafa Efendi’nin
mezarı vardır. (İzmir Yazıları, Münir Aktepe, sayfa,93, İzmir büyükşehir
belediyesi kültür yayınları,2003) Bazı
rivayetlere göre Mustafa Efendi Hüdai hazretlerinin damadıdır. Ek bir bilgi
vermek gerekirse, Üsküdar’da da Hüdai hazretlerinin halifesi olan Mustafa
Devati Efendi’nin camii vardır. Ve tevafuka bakın ki onun da ismi kayıtlarda
Şeyh Camii diye geçmektedir.
Bu dergah çeşitli dönemlerde Rufai, Nakşibendi,
Celveti ve Sadi tarikatları tarafından kullanılmıştır. Türbenin ismi 1921 de
yayınlanan Sada yı Hak gazatesinin (26 Mayıs 1337/1921) haberinde Emir Sultan
Rufai Dergahı olarak geçmesi de buranın son dönem de Rufai dergahı olması
konusunda belge konumundadır.
İbn
Batuta’nın seyahatnamesine göre burası Anadolu’daki ilk Rufai dergahlarından
birisidir. Son postnişini ise Rufai tarikatının Maarufi kolu şeyhi Seyyid
Hüseyin Cemal Efendidir. Tekkenin haziresinde medfundur.
Emir Sultan hazretlerinin türbesi ve burada bulunan yapılar
İzmir’de ki en eski Türk İslam yapısıdır.
Mezar taşlarının çoğu kaybolan hazirenin şeyhlerden başka
mühim misafirleri de var. Atatürk’ün eşi Latife
Hanım’ın dedesi Uşşakizade Sadık Bey ve eşi Makbule
Hanım ile eski Aydın Valisi Ahmet
Esat Paşa, Kestanepazarı Camii kurucusu Mısırlı Hüseyin Nuri Efendi, İzmir
Kadısı Şükrüzade Abdülkadir Paşa gibi devrinin önde gelen
isimlerinin mezarları yer almaktadır.
Hakkında fazla bir malumat bulunmayan İzmir’in
fatihi alperen Seyyid Mükerremeddin Emir Sultan’ın 1340-1350 tarihleri arasında
vefat etmiş olduğu tahmin edilmektedir.
(Emir
Sultan’ın hayatını, külliyesini, oradaki mezar taşlarını inceleyen hazırlanmış
tek bir eser vardır: Şenocak
Yayınları / İzmir'de Türk Mührü / Vehbi Günay, Necmi Ülker, 2008 )
Haziredeki şaheser
mezar taşlarından Hatice Hanım’ın mezar taşında yazanlar…
…Bu cihan fani
cihandır sanki bir zıll-ı hayal
Görmedim hiç alem içre
bulmaya kimse zeval
Genç yaşımda nûş edüb
câm-ı ecel şerbeti
İrci’i emr-i şerifin
etdim ol dem imtisal
Âh nideyim külli şeyin
Halik dedi Hüda
Böyledir el-hükmü
lillah el-kebirü’l müteal…
Ömer
Faruk Deliktaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder