ŞİŞLİ CAMİİ'NE
GİDİN
Güzel İstanbulumuzun hat müzelerinden
birisi de Şişli’dedir. Dört bir yanı yollarla ve dolayısıyla trafikle çevrili
olan bu mabed belki de o işler eskidendi denildiği günlerde ortaya konulan
güzel işlerden biriydi. Evet Şişli Camii’nden bahsediyorum. Etrafından geçen
binlerce insanın durup da bakmadığı muhteşem kitabelere, hat levhalarına sahip
olan camii. 20. Yüzyılın en büyük hattatları burada eserler bırakmıştır. Kim mi
bunlar? Başta Hattat Hamid Aytaç olmak üzere Halim Özyacı ve Macid Ayral’dır.
Şişli Camii ikinci dünya savaşı bitiminde halkın tek bir camiisi bile olmayan
Şişli semtine bir camii yapımı talep etmesi ve harekete geçmeleriyle 1945’den
sonra inşaatına başlanıyor. Halkın gayretleriyle 1949 senesine gelindiğinde
açılışı yapılan bu hoş mabed cumhuriyet devrinde İstanbul’da yapılan ilk büyük camii
olması hasebiyle de halkın büyük coşkusuna medar oluyor. Eserin mimarı, o
dönemde vakıflar baş mimarlığını da yapan Vasfi Egeli Bey’dir.
Bu camiin
yapımında Şehid Sultan Abdülaziz’in boğaza bir mühür vurmak için en özel kesme
küfeki taşlarının Maslak’ta toplanıp dört minareli bir camiin yapımı için
temellerinin atıldığı sırada katliyle yarım kalan inşaatın taşları
kullanılmıştır. Belki de Osmanlı ruhunu hissettirmesi bundandır.
Şişli
Camii’nin caddeye açılan 3 kapısı olmakla bunların ikisi kullanılmaktadır ve
her ikisinin de üstünde Hattat Hamid Aytaç’ın enfes hattı vardır. camiin
bahçesine Hattat Hamid’in imzalarıyla girdikten sonra dikkatimizi su haznesi
olarak kullanılan küp çekecektir. Bunda da istifli hattıyla Hamid’i görüyoruz.
Ortadaki şadırvanda mimari ile gayet uyumlu. Camiin harime giren ana kapısının
üstüne baktığımızda hayatımızda görüp görebileceğimiz belki en muhteşem müsenna
hattı görüyoruz. Bu hattan gözlerinizi ayırmak kolay olmayacaktır. Hamid’in
yeryüzünde bıraktığı en büyük mührü diyebileceğimiz bu muhteşem eser için
merhum bir hatırasında şunları anlatıyor:
“Şişli’de
yapılan yeni caminin yazılarından bir bölümünü bana verdiler. Hepsini tamamladım.
Ana kapısının üzerine sıra gelmişti. Oraya Sure-i Tevbe’nin on sekizinci
ayetinin bir kısmını yazmak istiyordum. Müsveddeler, karalamalar yaparak
günlerce uğraştım ama ayet-i kerimedeki lam-elifleri istifte yerlerine
istediğim şekilde, dengeli ve ahenkli olarak bir türlü oturtamadım. Bütün
arayışlarıma, denemelerime rağmen istediğim gibi olmuyor, olmuyordu. Bir
seferinde de yine gün boyunca uğraştım, ama yine muvaffak olamadım. Akşamın
alaca karanlığı odamı hayli loşlaştırmıştı. Masamdaki lambayı dinlendirdim.
Arkama şöyle yaslanıp gözlerimi yumdum, gönül alemime daldım. Kalbimden şu
tazarru ve niyazda bulunduğumu hatırlıyorum. Ya Rabbi! Ben acizim, imdadıma
yetiş. Arzuma nail kıl, lütfunu ihsanını benden esirgeme Allahım…” Gözüm kapalı
ya, o anda yarım durumdaki istifim gönlümde zihnimde canlandı; o sırada harfler
kendi aralarında hızla yer değiştirmeye başladılar ve yeni bir istif
oluşturdular. Orada lam elifler de gayet güzel şekilde, arzu ettiğim biçimde
yerlerini aldılar. Tam istediğim gibi olmuştu. Son derece heyecanlandım.
Unuturum, kaybolur endişesiyle gözlerimi açmadan, masamın üzerindeki kurşun
kalemi alıp, hayalimdeki o istifi kağıda çiziverdim. Sonra gözümü açtım lambayı
uyandırdım, baktım günlerden beri çabalayıp da istediğim ama bir türlü gerçekleştiremediğim
istif şekli orada. Bu Mevlanın bir lütuf ve ihsanı idi. ona bakarak kalıbını
hazırladım. Nasıl oldu bilmiyorum; şimdi onun gibi bir yazıyı yazabileceğimi
zannetmiyorum.”
Camii hariminde üst mahfiller üç
tarafı da çevrelemektedir. Mahfillerin göz alıcı güzellikte ki alt kısmı ise devrin Osmanlı bakiyesi
kalem işi ustalarının elinden çıkmıştır. Cami iç kısmının tam ortasında yine
ince işçiliği ile dikkat çeken mermer bir havuz yer almaktadır. Camide
gözleriniz bir sağa bir sola bakarak güzelliği temaşa ederken aman kubbeyi
unutmayın. Kubbedeki nefis hat Halim Özyazıcı’nın kaleminden çıkmadır. Minberin
kapısı üzerindeki kelime-i tevhid Hattat Macid Ayral’a aittir. Mihrap üzerindeki
ve müezzin mahfilindeki taşa mahkuk kitabeler de Hamid Bey’in eseridir. Hatların
en nefislerine bakarken güneşin ışıklarıyla camii cıvıl cıvıl bir ahenge
sürüklemesiyle gözleriniz zaten vitraylara takılacaktır. Özellikle ikinci
katına çıkarak hem hatları başka açılardan hem de vitraylara daha yakından
bakmanızı tavsiye ederim. Camiye manevi atmosfer katan bir diğer unsur ise
Kabe’nin kapı örtüsünün bulunmasıdır. Kısacası Şişli Camii’ni ziyaret etmek
için çok sebebiniz var, bir gün bu sebeblerin büyüklüğü sizi harekete geçirmeli
ve hatların en nefisini, Kabe örtüsünü, bu güzel mimariyi seyr için
gitmelisiniz.
Ömer
Faruk Deliktaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder