31 Aralık 2017 Pazar

ŞİŞLİ CAMİİ

ŞİŞLİ CAMİİ'NE



GİDİN

Güzel İstanbulumuzun hat müzelerinden birisi de Şişli’dedir. Dört bir yanı yollarla ve dolayısıyla trafikle çevrili olan bu mabed belki de o işler eskidendi denildiği günlerde ortaya konulan güzel işlerden biriydi. Evet Şişli Camii’nden bahsediyorum. Etrafından geçen binlerce insanın durup da bakmadığı muhteşem kitabelere, hat levhalarına sahip olan camii. 20. Yüzyılın en büyük hattatları burada eserler bırakmıştır. Kim mi bunlar? Başta Hattat Hamid Aytaç olmak üzere Halim Özyacı ve Macid Ayral’dır. Şişli Camii ikinci dünya savaşı bitiminde halkın tek bir camiisi bile olmayan Şişli semtine bir camii yapımı talep etmesi ve harekete geçmeleriyle 1945’den sonra inşaatına başlanıyor. Halkın gayretleriyle 1949 senesine gelindiğinde açılışı yapılan bu hoş mabed cumhuriyet devrinde İstanbul’da yapılan ilk büyük camii olması hasebiyle de halkın büyük coşkusuna medar oluyor. Eserin mimarı, o dönemde vakıflar baş mimarlığını da yapan Vasfi Egeli Bey’dir.
            Bu camiin yapımında Şehid Sultan Abdülaziz’in boğaza bir mühür vurmak için en özel kesme küfeki taşlarının Maslak’ta toplanıp dört minareli bir camiin yapımı için temellerinin atıldığı sırada katliyle yarım kalan inşaatın taşları kullanılmıştır. Belki de Osmanlı ruhunu hissettirmesi bundandır.
            Şişli Camii’nin caddeye açılan 3 kapısı olmakla bunların ikisi kullanılmaktadır ve her ikisinin de üstünde Hattat Hamid Aytaç’ın enfes hattı vardır. camiin bahçesine Hattat Hamid’in imzalarıyla girdikten sonra dikkatimizi su haznesi olarak kullanılan küp çekecektir. Bunda da istifli hattıyla Hamid’i görüyoruz. Ortadaki şadırvanda mimari ile gayet uyumlu. Camiin harime giren ana kapısının üstüne baktığımızda hayatımızda görüp görebileceğimiz belki en muhteşem müsenna hattı görüyoruz. Bu hattan gözlerinizi ayırmak kolay olmayacaktır. Hamid’in yeryüzünde bıraktığı en büyük mührü diyebileceğimiz bu muhteşem eser için merhum bir hatırasında şunları anlatıyor:
            “Şişli’de yapılan yeni caminin yazılarından bir bölümünü bana verdiler. Hepsini tamamladım. Ana kapısının üzerine sıra gelmişti. Oraya Sure-i Tevbe’nin on sekizinci ayetinin bir kısmını yazmak istiyordum. Müsveddeler, karalamalar yaparak günlerce uğraştım ama ayet-i kerimedeki lam-elifleri istifte yerlerine istediğim şekilde, dengeli ve ahenkli olarak bir türlü oturtamadım. Bütün arayışlarıma, denemelerime rağmen istediğim gibi olmuyor, olmuyordu. Bir seferinde de yine gün boyunca uğraştım, ama yine muvaffak olamadım. Akşamın alaca karanlığı odamı hayli loşlaştırmıştı. Masamdaki lambayı dinlendirdim. Arkama şöyle yaslanıp gözlerimi yumdum, gönül alemime daldım. Kalbimden şu tazarru ve niyazda bulunduğumu hatırlıyorum. Ya Rabbi! Ben acizim, imdadıma yetiş. Arzuma nail kıl, lütfunu ihsanını benden esirgeme Allahım…” Gözüm kapalı ya, o anda yarım durumdaki istifim gönlümde zihnimde canlandı; o sırada harfler kendi aralarında hızla yer değiştirmeye başladılar ve yeni bir istif oluşturdular. Orada lam elifler de gayet güzel şekilde, arzu ettiğim biçimde yerlerini aldılar. Tam istediğim gibi olmuştu. Son derece heyecanlandım. Unuturum, kaybolur endişesiyle gözlerimi açmadan, masamın üzerindeki kurşun kalemi alıp, hayalimdeki o istifi kağıda çiziverdim. Sonra gözümü açtım lambayı uyandırdım, baktım günlerden beri çabalayıp da istediğim ama bir türlü gerçekleştiremediğim istif şekli orada. Bu Mevlanın bir lütuf ve ihsanı idi. ona bakarak kalıbını hazırladım. Nasıl oldu bilmiyorum; şimdi onun gibi bir yazıyı yazabileceğimi zannetmiyorum.”
Camii hariminde üst mahfiller üç tarafı da çevrelemektedir. Mahfillerin göz alıcı güzellikte ki alt kısmı ise devrin Osmanlı bakiyesi kalem işi ustalarının elinden çıkmıştır. Cami iç kısmının tam ortasında yine ince işçiliği ile dikkat çeken mermer bir havuz yer almaktadır. Camide gözleriniz bir sağa bir sola bakarak güzelliği temaşa ederken aman kubbeyi unutmayın. Kubbedeki nefis hat Halim Özyazıcı’nın kaleminden çıkmadır. Minberin kapısı üzerindeki kelime-i tevhid Hattat Macid Ayral’a aittir. Mihrap üzerindeki ve müezzin mahfilindeki taşa mahkuk kitabeler de Hamid Bey’in eseridir. Hatların en nefislerine bakarken güneşin ışıklarıyla camii cıvıl cıvıl bir ahenge sürüklemesiyle gözleriniz zaten vitraylara takılacaktır. Özellikle ikinci katına çıkarak hem hatları başka açılardan hem de vitraylara daha yakından bakmanızı tavsiye ederim. Camiye manevi atmosfer katan bir diğer unsur ise Kabe’nin kapı örtüsünün bulunmasıdır. Kısacası Şişli Camii’ni ziyaret etmek için çok sebebiniz var, bir gün bu sebeblerin büyüklüğü sizi harekete geçirmeli ve hatların en nefisini, Kabe örtüsünü, bu güzel mimariyi seyr için gitmelisiniz.


                                                                                  Ömer Faruk Deliktaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder