4 Temmuz 2015 Cumartesi

Osman Bakar, Gelenek ve Bilim, İslam’da Bilim Tarihi ve Felsefesi Üzerine, İstanbul, Gelenek Yayınları 2003, Mütercim: Ercüment Asil, 198 sayfa

Değerlendiren: Ömer Faruk Deliktaş

                                                                   Gelenek ve Bilim
Türkçe'ye tercüme edilen tek eseri olarak tespit ettiğimiz 'Gelenek ve Bilim' adlı kitap, yazarın yedi yıllık bir süre içerisinde farklı ülkelerde sunulan tebliğleri ve çeşitli bilimsel dergilerde yayınlanmış makaleleri ya da kitap bölümlerinin bir araya getirilmesinden oluşmuştur. Kitabın orijinali 'Tawhid and Science' başlığı ile İngilizce olarak Kuala Lumpur'da 1991 yılında yayımlanmıştır.
Kitap genel itibariyle İslami bilimlerin tarihi ve felsefesinin farklı yönlerini mevzubahs etmektedir. 11 farklı makale ve en sonda da Ek bölümünden oluşan kitabımız 198 sayfadan ibarettir. İslam bilimlerini ve felsefesesini incelerken evvela İslam bilimini farklı açılardan incelemiş ve sonrasında gelenekle bağdaştırarak değerlendirmelerini, tenkidlerini, tavsiyelerini sıralamıştır. Eserde üzerinde durulan kişilerden biri de İslam filozufu Seyyid Hüseyin Nasr’dır. Hemen hemen her makalede kendisinin ismi kullanılmış eserlerinden ve fikirlerinden istifade edilerek ön plana çıkartılmıştır.
Birinci bölümde İslam dininin tevhide bağlılığından ve bunun bilim ile bağdaştırılması gerektiğinden bahsedilmiştir. Ayrıca nesnellik üzerinde de durulmuş bu konuda; “nesnellik anlayışı dini şuurdur ve dinin ruhaniyetinden ayrı olarak düşünülemez.” Sözleriyle makaleye son verilmiştir.
İkinci bölümümüz İslami Bilimde Metodoloji Sorunu ismini taşımaktadır. Günümüzde yeni dallanan ilimler var. Ve bu ilimlerde Müslümanlar metodoloji sorunu yaşamaktadırlar. Ve bunu halledemeyince de İslam ile tezadlığı tartışılmakta ve daha ileri aşamada da bu ilim faydasızdır denilerek faydalarından yoksun kalınmakta. Ayrıca sadece bununla da kalınmayarak “Müslümanların geliştirdiği hiçbir bilim tam anlamıyla İslami olduğunu iddia edemez.” Gibi çarpıcı cümlelerle aslında bizlerin geliştirdiğimiz hiçbirşeyin metodolojisini öncellemediğimizi kastetmektedir. Ve bu da birçok problemleri beraberinde getirmektedir. Bu bölümde işlenen mesele de budur.
Üçüncü bölümde Gazali’nin hayatında ve düşüncesinde şüphenin önemini tartışılmakta.
Dördüncü bölümümüzde modern öncesi bilimler ve modern bilimler diye tasnif yapılmış ve bu tasnife ‘manevi bilgi’de eklenmiştir. Müellif tevhid bilgisi kavramıyla manevi bilgi kavramını birbirne eş tutmakta ve değerlendirmelerini de onun üzerinden yapmaktadır. İbn Sina’nın dikkat çekici bir sözünü metne almıştır: “Sadece dünyanın bilgisini ilahi ilkenin bilgisine bağlayan bilim gerçek bilimdir.”
Bakar, bilimin ispat metodları olan mantık, deney ve gözlemin bu bilimdeki karşılıklarını şöyle değerlendirir. "Bugün modern bilimde öne çıkan gözlem, deney ve delillerle ispat gibi metotlar, acaba geleneksel İslamî bilimde kullanılmış mıdır?" şeklinde sorulabilecek bir sorunun cevabı Bakar'ın tespitlerine göre "Evet" olacaktır. Bakar, mantıkla ilgili olarak bilimsel ispat, delillerle ispat anlamında kullanılan 'el-burhan' terimine ve bu terimin aynı zamanda Kur'an'ın bir ismi olmasına dikkat çeker. (s. 19)
Altıncı bölümde ‘İslam Tıp Felsefesine Giriş’ ismiyle başlık attığı makalesinde şu cümleleri sarf ederek tıbbın İslamda ne derece mühim rol oynadığını anlatmıştır. “Müslümanların geliştirdiği tüm pratik bilimlerin ve sanatların hiçbirine tıp kadar asil ve saygın bir yer verilmemiştir.”(s.86) Makalesinde tıbbı ikiye ayırarak ve başlıklara inerek açıklamıştır. Müslüman hekimler tıp bilimini teorik ve pratik olarak iki ana parçaya ayırırlar.
Kitabın sekizinci bölümü, matematik tarihinde önemli bir sorunu oluşturan Öklid'in paraleller teorisine Ömer Hayyam (ö. 1131) 'ın getirdiği eleştiri bahsine ayrılmıştır.
Dokuzuncu bölümde Osman Bakar, aynı zamanda sembolik ve tefekkürî tabiat telakkilerine ait metinlerin tercüme edilmediğini ve dolayısıyla Batı'nın bunları bilmediğini, beşinci ya da altıncı yüzyılda Dionysius ve dokuzuncu yüzyılda Johannes Scotus Erigena (ö. 877) tarafından ortaya konan sembolik tabiat görüşlerinin Hıristiyanlık kaynaklı olduğunu söyler. (s. 107-108) ilginç bilgilerden biri de bu bölümdedir. 12. Yüzyılda diyet üzerine yazılmış ilk ilmi çalışma Endülüslü hekim Ebu Mervan İbn Zuhur tarafından Kitabu’l Ağdiya ismiyle yazılmıştır demektedir.
Kitabın onuncu bölümünde Bakar modern bilimi şu şekilde tanımlamaktadır. "Batılı bilim adamlarının ve filozofların on yedinci yüzyıldan beri teknolojik alandaki pratik uygulamaların tümü de dahil olmak üzere geliştirdikleri Doğayı çalışma modeli." (s. 154)
Modern bilime yöneltilen eleştirilerin temellendirilmesini ise on birinci bölümde yapmaktadır. Muhammed Hüseyin Heykel’den Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Cemaleddin Afgani’ye kadar birçok ismin modern bilim konusundaki görüşlerini de bu bölümde değerlendirmiştir.

Kitap farklı makalelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulduğu için kitapta kullanılan kavramlar daha da açılmamış ve muğlak kalan birçok terim ve kavram kullanılmıştır. Bir bütünlük yoktur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder